Süpermenlere Değil, Voltranı Oluşturmaya İhtiyacımız Var

Dr. Huseyin Guler
4 min readDec 31, 2020

--

Bireysel hayatlarımızda rol model ya da ruhumuza dokunan mentörler bulmak bir o kadar zor iken, çocukluktan itibaren TV’lerde, çizgi filmlerde super kahramanlara maruz bırakılıyoruz. Popüler ve tüketim kültürünün bir parçası olarak süper kahramanlar bize, başarı, güç ve mükemmellik duygusunu bir arada hissettiriyor. Sıradan insanların ulaşamayacağı güçlere sahip olan süper kahramanlar her zaman kazanır, iyilerden yana olur, kötülere karşı savaşır ve her seferinde tam kaybedecekten bir mucize olur, onlar kazanır.

Yetişkinlere yönelik haberlere baktığımızda da bireysel kahramanlıklar türetme çabasının orada da sürdüğünü görürüz. Günümüzde başarının bir aracı olarak görülen story-telling’de de hikayeler bireyin bakış açısı ile anlatılır. Her ne kadar anlatıcı “ben kahramanım” demese de, iyi hikaye anlatıcılarını kahramanlaştırmayı tercih ederiz.

Örtük ya da açık bir Süperman arayışından sözedebiliriz. Peki kimdir Süperman? Süperman bir dünyalı değil. Superman’in “Kal-El” kimliği ile doğumu Kripton Gezegeni diyarlarında olmuştur. Bilim adamı Jor-El ve eşi Kara‘nın çocukları olarak uzaylı bir aile içinde dünyaya gelmiştir. Kripton Gezegeni’nde yok olmanın eşiğindedir ve Jor-El ve Kara çocukalarını bir mekiğin içind Dünya’ya gönderir. mekik Amerika’nın Kansas eyaletine ait küçük bir kasaba olan “Smallville” kasabasında bir mısır tarlası içine düşer. Çocukları olmayan Kent Çifti bunu Tanrı’nın bir lütfu olarak algılar ve Clark Kent adıyla büyütür. Büyüdükçe güçleri ve geçmişi ile ilgili şeyler açığa çıkan Clark, Superman’e dönüşür. Superman adından da anlaşılacağı gibi üstün insan… ya da daha doğrusu insan üstü bir kahraman…

Herşeyi süper iyi yapan, bize süper iyi davranan, super iyi gelen kahramanlar ararız. Superman’lerimiz olsun isteriz. Daha bir kaç sene önce yerli Mark Zuckeberg’ler, yerli Steve Jobs’ların bulunmasından söz ediliyordu. Hala da söz ediliyor. Youtube’da “Steve Jobs Türkiye’de Doğsaydı Ne Olurdu” türünden videolar da var:)

İnovasyon yapmak için mutlaka Süpermen’lere mi ihtiyacımız var? “Herkes inovasyon yapar, bazıları tutkuyla yapar” başlıklı yazımda şöyle demiştim: “.. inovasyon için illa süpermenlerimizin olması gerekmez. İnovasyon süpermen ihtiyacından çok, bir ortam meselesidir. Uygun ortam yoksa inovasyon cılız kalır. Olgunlaşamaz, ölür… Bunun için fikirlerin serbestçe dolaşmasına yani fikri denkliğe, empati yapmaya ve kolektif zekaya ihtiyacımız var.”

İnovasyon için süpermenlerden çok, voltranı oluşturmaya ihtiyacımız var. Bugün artık İnovasyonun izole ortamda yeşermesi çok zor. Her gün yeni bilgilerin üretildiği, disiplinlerin iç içe geçtiği bir ortamda, bizi güçlü ve zinde tutacak, hızımızı artıracak parçalara ihtiyacımız var. Herşeyi tekbaşımıza bilmemiz mümkün değil. İnovasyon, birbirine benzemezlerin oluşturduğu sinerjik takımlarla yapılır, yani Voltran’ı oluşturarak.

O zaman gelin Voltran’ı biraz tanıyalım. Voltran nedir? Aslında İngilizcesi Voltron, ama biz Voltran demeyi tercih etmişiz. 1980'li yıllarda televizyon için yapılmış bir dev robot konulu çizgi dizidir. Tam adı ise “Voltran:Evrenin Savunucusu”dur. Dizinin ana karakterleri 5 adet mekanik aslan robot ve bu robotları kumanda eden (pilot) 5 kahraman savaşçıdır. Her aslanın ayrı bir yeteneği vardır. Ancak bu 5 aslan bir tehlike anında bağımsız savaşabildikleri gibi bir araya gelerek dev bir robot olan Voltran’ı oluşturmaktadırlar.

Voltran’da “birlikten kuvvet doğar” mesajı verilir. Birçok çizgi film kahramanıbireysel mücadele verirken voltran, beş kişilik ekipten oluşur. Voltran, bir bütün oluşturma çabasıdır. Çizgi filmde şöyle bir ses duyarız: “Ayakları ve bacakları oluşturun, kolları ve gövdeyi oluşturun, bende başını oluşturacağım”. Beş benzemez bir araya gelir ve yenilmez armadayı oluşturur.

Voltran, yüz hayvanın kralı beş aslan demektir. Beş aslan, ama her bir aslanın ayrı bir parmak izi var. Her biri, bir benzemezi temsil eder:

Kırmızı Aslan : Ateş

Mavi Aslan : Su

Gri Aslan : Toprak

Siyah Aslan : Demir

Yeşil Aslan : Ağaç

Beş benzemez, ortak bir amaç için bir araya geldiklerinde, birbirlerini tamaladıklarında ve yaptıkları işe tutkuyla bağlandıklarında beşten çok daha büyük bir değere ulaşırlar.

Süperman olmak için doğa üstü yeteneklere sahip olmanız gerekir. Çalışarak Süperman olunmaz. Süperman olmak için seçilmiş olmanız gerekir. Doğa üstü yetenkler gerektirir. Ama Voltran öyle değildir, kendi başlarına çok da bir anlam bulamayan aslancıklar, bir araya gelerek, kendi yetkinliklerini başkalarının yetkinlikleri ile birleştirerek takım olurlar. Doğa üstü gibi görünürler, ama doğa üstü değillerdir. Voltran olmak için kendilerinden bir şey vermeleri gerekir, başkalarından geleni de kendileri ile bütünleştirmeleri gerekir. Fikirleriz özgündür, ama bu fikirler Voltran oluştukça pratiğe dökülür. Tek başına fikirleri gerçekleştirmek zordur. Aslanlar bir araya geldiğimizde bireysel korkularını da yenmeyi öğrenir. Özetle, fikri denklik, empati, kolektif zeka…

Mentörlük yaptığım veya destek olduğum inovasyon takımlarında farklı ve tamamlayıcı özellikteki bireyler aynı amaç için bir araya geldiklerinde projelerinde çok daha sağlıklı ilerlediğini görüyorum. Benzemezler iyi bir konu etrafında bir araya geldiklerinde inovasyon ışığı parlamaya başlar. Bu kolay bir şey değil elbette. 10–15 takımda bu özellikte olan ancak 1 ya da 2 takım yakalayabiliyoruz.

“Hadi kendi benzemezlerimizi bulalım ve Voltranı oluşturalım” demeye hazırlanıyordum ki, birkaç akademisyen dostumdan “gençler bunu anlamıyor” geri bildirimi aldım

Bunların üstüne dün arabamın önüne arabasını koyarak 10 dakika beklememe neden olan 20 yaşlarındaki arkadaş “arabamın camın camına kartvizitimi koydum, siz orta yaşlılar herhalde okuyabilirsiniz” dedi, sevgilisine bir bakış attı ve gitti. İlk defa birisi tarafından orta yaş segmentinde değerlendirildim. Sonra bir “Merhaba” dedim kendime. “Acaba Voltran söylemim zamanın ruhuna uygun değil mi?” diye de sormadan edemedim…Ne dersiniz?

Ben yine de Voltran’dan yanayım. Farklı kurumların, birimlerin, kişilerin farklı kabiliyet ve potansiyellerinin olduğu aşikar. “Voltran oluşturabilmek” bu farklılıkları bir araya getirip potansiyeli en üst seviyeye çıkarma fırsatı tanır. Sadece zayıf yönlerimize odaklanmak ya da başkalarında kusur aramak, Voltran’ın getireceği sinerjiyi yakalamamıza engel olur. Bu sebeple takım ruhunu inanan, bireysel kahramanlıklardan sıyrılmış bir takımda amaca kilitlenme sağlanabilirse inovasyon da, başarı da doğal bir sonuç olur.

--

--

Dr. Huseyin Guler

A senior leader specialized in #innovation & #changemanagement effecting organizations' #strategy, #businessmodels & #culture to create #businessvalue & #growth