Şirketlerimizdeki Victor Mills’leri Tanıyor Muyuz?

Dr. Huseyin Guler
3 min readMay 29, 2021

Yetenekler evrenseldir, ancak fırsatlar değil.

Eminim birçoğumuz Victor Mills duymamışızdır. Ben de duymamıştım. İnovasyon Ajandası’nın şu ana kadar en çok izlenen konuğu Merih Pasin’den duydum ve inanılmaz ilgimi çekti.

Neden mi? Linkedin ve mentorluklarım dolayısıyla birçok genç arkadaşımla sohbet etme imkânım oluyor. En çok merak edilen konuların arasında kariyer yolculuğu oluyor. Doğal olarak da önce yönetici olmaya sonra da CEO’luğa giden yol konuşuluyor. Herkesin içinde bir CEO yatıyor desem yeridir.

Peki, gerçekten hepimizin CEO olma hedefi olmalı mı?

Bu soru güncelliğini korurken, Merih Hocamın tatlı diliyle Victor Mills’i anlatması bana o kadar iyi geldi ki.

Peki kimdir bu Victor Mills?

Victor Mills, Procter & Gamble’da en üretken ve yenilikçi teknoloji uzmanı olarak tanınıyor. Dikkat edin CEO ya da üst düzey yöneticisi demiyorum…sadece ve sadece TEKNOLOJİ UZMANI, ama en yenilikçi, hem de en üretken.

Gelin Victor Mills hikâyesine kısaca göz atalım. 1955'te bir gün çok sevdiği ilk torununun bezini değiştirmek zorunda kaldı ve çok parlak bir deneyim yaşamadı. Beyaz yakalı işlerin yaygınlaşmaya başladığı o dönemde tüketiciler, tekrar kullanabilmek için yıkama zorunda oldukları bebek bezlerine mecburlardı. Islaklık ve çamaşır yıkama derdi memnuniyet doğurmuyordu. Aynı sorun hastanelerde de mevcuttu, bu nedenle sağlık alanında da yeni bir bebek bezi çözümüne ihtiyaç vardı. Mills bu fırsatı gördü ve Procter & Gamble Keşif Bölümündeki araştırmacıları, emici, sızıntıları önleyen ve bebekleri kuru tutan ve her kullanımdan sonra atılabilen bir bebek bezinin olasılığını ve pratikliğini araştırmak için ikna etti. 1956'dan başlayarak, bu ortak çalışma, ilk Pampers’ın geliştirilmesiyle sonuçlandı. İlk bezler 1957'de Dallas, Teksas’ta test edildi. Bindirme ve bantla olmak üzere iki farklı örnek test edildi. Bunlar tek kullanımlık kağıt astarlardı, ancak çok sıcak tuttukları ortaya çıktı. Bir ev ekonomisti olan Norma Baker da çocuk bezlerini yerel olarak test etmesi için işe alındı. Annelerle konuşacak ve onların neyi sevip neyi sevmediklerini öğrenecekti. Bebek bezi geliştirme ekibindeki diğer kişiler de, ikizleri olan Bob Duncan da ürünü denedi. 1961’de lansman yapıldı. Victor Millis’in ilk torunu ile yaşadığı tecrübeden yola çıkan süreç dünya çapında bir markaya dönüştü. Victor Mills’in tek inovasyonu bundan ibaret değil, başka inovasyonları da var. Onlara bu yazıda değinmeyeceğim. Kısa bir araştırma ile internetten bulabilirsiniz.

Bizler başarı hikayelerini kahramanlar üzerinden anlatmayı seviyoruz. Sonra hafiften takım çalışmasına vurgu yapıyoruz. “Bu bir takım işi” diyoruz. Ancak işin iklim, sistem ve miras tarafına pek değinmiyoruz. Victor Mills hikayesinde ilginç, üzerinde tartışmaya değer bulduğum yer de tam burası.

Victor Mills, 1997’de 100 yaşında vefat etti ve mirası P&G’nin kurduğu Victor Mills Topluluğu’ nda (WMS) devam ediyor. Elit bir kulüp olarak WMS, teknik kariyer rotasının en üst düzey aşaması olarak kabul ediliyor. WMS üyeliği, biraz profesör olmaya benziyor, çünkü büyük Ar-Ge programlarına liderlik etme, genç araştırmacıları yetiştirme imkanı ve özerk bir bütçe sunuluyor. Şirkette yönetsel ve teknik olmak üzere iki kariyer rotası var. CEO olmak istemeyenler, uzman olarak ilerlemek isteyenler, Victor Mills olma hayali kurabiliyor.

Victor Mills inovatif bir bireydi, ancak 1.Dünya Savaşı’na katıldığı dönemden itibaren bulunduğu ortamlar da kendisine birçok imkan sundu.

Burada Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ümran İnan’a atıf yapmam lazım. Zira Ümran Hoca ile her karşılaşmamızda şirketlerimizin Ar-Ge’nin Ge’sine yani Geliştirmeye değil, Ar’a, yani araştırmaya da odaklanmaları gerektiğine vurgu yapar.

Victor Mills örneği bize teknik kariyeri daha güçlü bir şekilde düşünme fırsatı sunarken, aynı zamanda Ar-Ge’de daha derin düşünme motivasyonu da veriyor.

En baştaki söze dönecek olursak: Yetenekler evrenseldir, ancak fırsatlar değil. Şirketlerimizde birçok Victor Mills olduğuna inanıyorum. Türk şirketleri özelinde bu bir geç kalma değil, farkındalık sürecidir. McKinsey & Company global pazarlarda başarılı olan Türk şirketlerini incelediği çalışmasında, şirketlerimizin sistematik inovasyon süreçlerini içselleştirmeye ihtiyaç duyduklarını ortaya koymakta, bunu bir gelişim alanı olarak ifade etmektedir. Nitekim Peter Drucker da HBR’de kült haline gelmiş İnovasyon Disiplini makalesinde “başarılı girişimcilerim ortak özelliği inovasyonun sistematik uygulanması konusuna olan kararlı yaklaşımlarıydı” diyor. Bu bir süreç. Bizim şirketlerimizde de farkındalık günden güne artıyor. Artmaya da devam edecek.

İster ulusal, ister sektörel, isterse de kurumsal düzeyde olsun, bir inovasyon sisteminin en önemli öğesi insandır. Dünyada maalesef fırsatlar eşit dağılmıyor. Dünyayı değiştirmeye gücümüz yetmez belki, ama kendi bulunduğumuz ortamda yeteneklerin filizlenmesine ve büyümesine etki edebiliriz. Her şirketin patikası kendine has olacak elbette. Ancak, başlama noktamız ortak: İklim, sistem ve devraldığımız miras…

Şirketlerimizdeki Victor Mills’leri keşfetmek ve gelişimlerine katkı yapmak bizim elimizde.

--

--

Dr. Huseyin Guler

A senior leader specialized in #innovation & #changemanagement effecting organizations' #strategy, #businessmodels & #culture to create #businessvalue & #growth