BAŞARISIZLIKLARI ELE ALMA YAKLAŞIMIMIZ, GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRİYOR!

Dr. Huseyin Guler
3 min readJan 16, 2022

--

Kurumsal hayatta inovasyon yapılabilir mi diye soranlar varsa, Spencer Silver ve Arthur Fry’ı yakından tanımasını öneririm.

İkisi de ABD’nin sıradan üniversitelerinden mezun. 80'li yılların silo bazlı ortamlarını düşünün. Farklı departmanlarda çalışırken, biri buluşu yapıyor, diğeri ise ihtiyacı görüyor.

Şirketin çalışanlar için organize ettiği golf kursunda başlayan tanışıklık işbirliğine dönüşüyor ve ofis hayatımızın en önemli inovasyonlarından biri 3M’in post-it’i doğuyor.

Hikayede herşey öyle sütliman değil tabi. Buluş ortaya çıkar çıkmaz herkes havalara uçmuyor. Esasında bu yanlışlıkla yapılan buluş.

Spencer, 1968'de uçak yapımında kullanılabilecek kadar güçlü bir yapıştırıcı geliştirmeye odaklandı, fakat istediği hedefe gitmekte başarısız oldu. Ancak bu girişimi sırasında tamamen farklı bir şey icat etti: yüzeylere yapışan, ancak kolayca soyulabilen ve yeniden kullanılabilen bir yapıştırıcı.

Spencer Silver’ın buluşu dört seneden fazla rafta beklemek zorunda kaldı. Taa ki, Arthur Fry kilise korosunda şarkıları işaretlemek için kitabının arasına koyduğu kağıtların çok işe yaramadığını, sık sık düştüğünü farkedene kadar.

Spencer Stuart ve Arthur Fry

Hikayenin devamı da var. Merak edenler internette farklı kaynaklardan bulabilir. Önce Press ‘n Peel adıyla denenen ürünün ulusal lansmanı ancak 1980’de gerçekleşiyor. Zira doğru yapıştırıcıyı bulmak için çalışmalar altı yıl sürüyor.

Bu noktada 90'lı yıllarda Alan Amron ile başlayan bir dava süreci başlıyor. Es geçilmemesi gereken bir olay, ki bana göre inovasyonun hiç de lineer bir süreç olmadığına önemli doneler barındırıyor. Doğal olarak inovasyon yönetiminin ne kadar zor olduğunu da gözler önüne seriyor.

Konu uzayabilir:) Bu yazıdaki amacım hikayeyi anlatmaktan çok başarısızlıklarımızdan beslenme biçimimize vurgu yapmak.

Spencer Silver, başarısız olan uçaklar için yapıştırıcı geliştirme projesinin üstünü örtebilirdi, birilerine küsebilirdi, birilerini suçlayabilirdi, kendi de suçlayabilirdi. Ama öyle yapmadı, bu deneyimi şirket içinde anlatmayı kendine misyon edindi. Bu girişimi Arthur Fry ile yolunu kesiştirdi.

Post-it’in fikirden inovasyona ve global ticari başarı hikayesine giden yolculuğunda okuduklarımdan şu notları çıkardım:

1- Şirket 60'lı yılların koşullarında uçak yapımı için yapıştırıcı geliştirmek gibi iddialı, riskli ve birçok belirsizlik içeren bir proje başlatabiliyor.

2-Proje başarısız olsa dahi, yürütücüsü çıktılarda derinleşmeye devam ediyor. Bulunduğu ekosistem deneyimini anlatmasına yönelik ortam sağlıyor.

3-Patentlenen teknoloji uzun süre kimsenin ilgisini çekmese de, şirket içinde organize edilen sosyalleşme amaçlı bir kurs, bu buluşu inovasyona taşıyabilecek iki kişinin yollarının ve fikirlerinin gelişmesine olanak sağlıyor.

4-Buluşu inovasyona dönüştürecek olan kişi sahadaki ihtiyacı, şirket ortamında değil de, bir hobi olarak devam ettiği kilise korosunda şarkı söylerken fark ediyor ve Spencer’in buluşu ile bağ kuruyor.

5-Fikirden uygulamaya kadar geçen süreç 10 yıl kadar sürüyor. Anlayabildiğimiz kadarıyla son 6 yılda farklı yapıştırıcılar deneniyor. İnovasyon yaygınlaşınca hak iddia edenler çıkıyor. Böylece inovasyonun Ar-Ge’den ibaret olmadığını bütünsel ele alınması gerektiğini, buluş yapmakla, Ar-Ge ile inovasyon sürecinin tamamlanmadığını anlıyoruz.

6-Bu inovasyonda hak iddia edenlerin çıkması, mahkeme kararları ve yaşananlar inovasyon sahipliğinin şirket duvarları ile sınırlı kalmasının zorluğunu da ortaya koyuyor. İnovasyon sürecinin belirsizliği içinde farklı denemelerin, farklı formüllerin denenmesi işi doğal bir parçası zaten. Birşeyi söylemiş olmak ya da bir öneri getirmiş olmak başarıyı garanti etmiyor, ancak kümülatif bilginin pratikle akış halinde şekillendiği bir ortamda bu girdiler de doğal yerini alıyor. Zamana karşı yarışılan bu koşullarda gri noktalardan arınmak zorlaşıyor.

Özetle inovasyon bir voltron işi ve asla tek bir olaydan ibaret değil. Birbirini takip eden ardıl ve tamamlayıcı çalışmalara ihtiyacımız var. Tabii ki belirsizlikleri kucaklayacak tutku, disiplin ve merakla! İş yaygınlaşma aşamasına gelince buna ticari zekayı da eklemek gerekiyor. Ve bir de doğal bir sabitimiz var, o da ekosistem yönetimi.

Dün akşam Şafak Altun’ın Başarısızlığa Övgü kitabından aldığım ilhamla buralara kadar geldim. Zira Şafak Hoca, 3M’in post-it’inden bahsederken Arthur Fry’a atıf yapmış. Ben ise eğitimlerimde Spencer Silver’dan bahsediyordum. Biraz araştırmaya başlayınca hikayenin derinliği arttıkça tadına doyulmaz bir hikaye ile karşılaştım.

Böylece 17 Ocak Pazartesi akşamı saat 18:00'deki İnovasyon Ajandası için de spoiler vermiş olayım. Konumuz inovasyonda başarısızlıklar olacak!

İnovasyon Ajandası’nın pazartesi akşamı konukları çok kıymetli Fatmanur Erdogan ve Şafak Altun olacak. Uzun zamandır iple çektiğim bir program bu.

Yayını Teknoloji ve İnovasyon’dan takip edebilirsiniz.

--

--

Dr. Huseyin Guler

A senior leader specialized in #innovation & #changemanagement effecting organizations' #strategy, #businessmodels & #culture to create #businessvalue & #growth